Patlak vermek
[D] İstenmeyen, gizlenen bir şey için meydana çıkmak, meydana gelmek.
Piyasaya pirince giderken evdeki bulgurdan olmak
[D] Daha güzel, daha iyi imkânlar elde edeceğim derken elindeki imkânları da kaybetmek, yitirmek.
Pay biçmek
[D] Ölçerek karşılaştırmak. Bir durumu başkaları ile karşılaştırıp durum hakkında bir kanıya varmak, sonuç çıkarmak.
Pay bırakmak
[D] Kullanılan bir maddede daha sonra kullanılmak üzere küçük bir kısım bırakmak. Küçük bir yer bırakmak.
Pazar ola
[D] Alış verişinizin iyi ve başarılı olmasını dilerim.
Pazar ilk pazardır
[A] Pazara götürüp satmak istediğimiz mala verilen ilk fiyat en iyisidir. Ondan sonra verilecek fiyatlar tatmin edici olmaz. Malı ilk isteyene vermekte yarar vardır.
Pehlivan kisbeti yağından bellidir
[G.S] Satın alınmak istenen mal dış görünüşü ile kendini belli eder. İnsanlar çalışmalarının ürünü ile bilinirler, buna göre değerlendirilirler.
Pek karıştırma, altından çapanoğlu çıkar
[Dİ Konunun derinliklerine inmek doğru değildir. Derinleştikçe çözülemeyecek problemlerle karşılaşmak her an mümkündür.
Pekmezi küpten, kadını kökten al
[A] Pekmezin iyi olanı küpte saklananıdır. Temiz ve lezzetlidir, onu almak gereklidir. Kadın alırken de soyunun iyi olması bilinmelidir. Yani sülâlesi araştırılmalı iyi bir sülâleden gelen kadın alınmalıdır.
Perde arkasına çekilmek
[D] Gizliden gizliye hareket etmek. Kendini göstermek istememek.
Perde arkasında
[D] Bir olayı yönlendiren kişinin kendisini belli etmemesi, belli olmayarak.
Perende atamamak
[D] Bir kimseden daha aşağı olmak. Onunla yarış edememek.
Perisi hoşlanmamak
[D] Uyuşup anlaşamamak.
Perşembenin gelişi, çarşambadan bellidir
[A] Bir işin nasıl sonuçlanacağı işin bugünkü durumundan belli olur.
Pes etmek
[D] Yenilgiyi kabul etmek. Çok büyük bir kurnazlık veya edepsizlik karşısında hayretini belli etmek.
Pes perdeden konuşmak
[D] Alçak sesle konuşmak.
Pestil gibi olmak
[D] Çok yorulmak. Yorgunluk sebebi ile kımıldanamaz duruma düşmek. Perişari hâlde olmak.
Pestilini çıkarmak
[D] Çok dövmek. Çok yormak. Halsiz bırakmak. Ezmek.
Peşkeş atın dişine bakılmaz
[A] Bedava gelen, hediye edilmiş olan bir malın niteliği üzerinde konuşmak hatalıdır. Hediye vereni zor durumda bırakabilir.
Peşinde dolaşmak
[D] Bir şeyi elde etmek için takip etmek. Bir şeyi elde edebilmek için çok uğraşmak.