Ah alan onmaz
[A] Güçsüz kimselere zulüm yaparak onların bedduasını alan kişiler mutlu olamazlar. Beddualar o kişiye mutlak zarar verir.
Eli ermemek
[D] Aradaki mesafenin çok olması nedeniyle yetişememek.
Elinden geleni ardına bırakmamak
[D] Yapabileceği bütün kötülükleri yapmak. Elinden gelenlerin bütününü yapmak.
İki paralık etmek
[D] Bir kişiye söz söyleyerek hakaret etmek, itibarını düşürmek. Değerini düşürmek. Saygınlığına zarar vermek.
Kadı ekmeğini karınca yemez
[A] Kadı kanunların uygulayıcısı olduğu için kimse onun malına dokunamaz. Sonucunun kötü olacağını bilir. Kadılar hakkın, kanunun, düzenin temsilcisi ve uygulayıcısı oldukları için kimse onların mallarına kötü gözle bakmaz, bakamaz.
Kara çalı
[D] Araları gayet iyi olan kimselerin aralarına girerek birbirine düşman eden. İyi ilişkileri bozan.
Kuyruğuna teneke bağlamak
[D] Aşağı duruma getirilmiş bir kimseyi alay edilir bir biçimde işinden kovmak, aşağılamak. Çok alay edip zor duruma düşürmek.
Onunla aşık atılmaz
[D] Onunla yarışmak mümkün değildir. Nasıl yaparsa yapar kendisiyle boy ölçüşenleri mutlak geride bırakır.
Sebilhane bardağı gibi dizilmek
[D] (Hoşlanılmayan kimselerin bir kalabalık oluşturacak biçimde, acınacak bir tavırla) Sıra sıra dizilmek.
Yorulduğu yerde han yapılmaz
[Ö] Her kişinin her istediğini, her istediği yerde yapmanın imkanı yoktur, yapılamaz.