Borç gırtlağında olmak

[D] Çok borcu olmak. Ödeyemeyeceği kadar borca girmek.

Borç ödemekle, yol yürümekle tükenir

[A] Borç kendi kendine tükenmez, azar azar da olsa ödemek gereklidir. Uzun bir yol da yavaş da olsa yürümekle sonuçlandırılır. Bunun için bir işi sonuçlandırmak için az da olsa zamanında ve devamlı çalışmak gerekmektedir.

Borç yiyen kesesinden yer

[A] Peşin para vermeden bir mal alınabilir, ama bunun bedeli bir gün gelecek belki de fazlasıyla ödenmek zorunluluğunda kalınacaktır.

Borçlu ölmez benzi sararır

[A] Borç kişiyi belki öldürmez, ama ona çok zor durumlar yaşatır. Kişiyi üzer, etrafındakiler yanında küçük düşmesine neden olur.

Borçtan korkan kapısını geniş açmaz

[A] Borç etmek, zor durumda kalmak istemeyen kişiler harcamalarını kendi kazancına göre ayarlamak zorundadır.

Bostan korkuluğu

[D] Bir işin başında bulunup önemli bir mevkii olduğu hâlde kimseye sözünü dinletemeyen, eline aldığı işi yapamayan emir verip iş yaptıramayan; görevini başkalarının eline bırakıp göstermelik hâle gelmiş olan kimse.

Boş çuval ayakta durmaz

[A] Bilgisi ve görgüsü, başında bulunulan işe yeterli olmayan kişi o işte başarılı olamaz. Bunun için başına geçmek istenilen iş ne ise onun hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. Gerçekçi olmayan, sağlam bir temele dayanamayan bir işi, çok gayret harcasak da yürütmemiz mümkün değildir.

Boş gezenin boş kalfası

[D] İşi olmayan, aylak aylak gezen.

Boş gezmekten bedava çalışmak yeğdir

[A] Boş gezmek, çalışmamak insanı tembelliğe alıştırır. Etrafındaki kimselerin kişi hakkında kötü kanılar kazanmasını sağlar. Çalışmak ise bir çıkar karşılığında olmasa da kişinin yeteneğini artırır, etrafında saygınlık kazanmasına yol açar.

Boş düşmek

[D] Din kuralları ile yapılmış evlenme akdinde (nikâhta) kadının boşanmış sayılması. Boşanmış olmak.

Boşa koydum dolmadı, doluya koydum almadı

[D] Bu iş için bir çözüm yolu bulamadım anlamında kullanılır. Bir konu üzerinde çok düşünülse de bir çözüm yolu bulunamıyor.

Boşboğazı ateşe atmışlar, odun yaş diye bağırmış

[A] Her aklına geldiğini söyleyen, geveze ve münasebetsiz kişiler toplum içinde sevilmezler. Çünkü her konuda, bilsinler bilmesinler etrafındakileri bıktıracak kadar uzun ve sıkıcı konuşurlar.

Boy ölçüşmek

[D] Bir kişinin kendisinden yukarıda bulunan kimselerden geride bulunmadığını davranışlarıyla göstermeye çalışması.

Boyacı küpü değil ki hemen daldırıp çıkarasın

[Ö] Bir işi her istenildiği anda yapmak mümkün değildir. Acele ele alınıp sonuca ulaştırılmaya çalışılması istenen işler için kullanılır.

Boynu bükük

[D] Yalnız, kimsesi kalmamış, zor ve acınacak durumda olan.

Boynun kıldan ince olması

[D] Adaletin veya adil davranan kişinin vereceği her türlü cezaya razı olunması.

Boynuz isterken kulaktan olmak

[D] Daha iyi şeyler isterken elindekini de kaybedip zor durumda kalmak.

Boyu uzun aklı kısa

[Ö] Fizikî görünüşü göz dolduracak kadar iyi ve gösterişli olduğu hâlde davranışları kendinden çok küçük bir çocuğunki gibi olan.

Boynuz kulaktan sonra çıkar, ama, kulağı geçer

[A] Bir konu üzerinde çalışan kimselerden yetenekli olanlar, konuya sonradan girdikleri hâlde daha öncekileri geçerler, geride bırakırlar.

Boyu uzun beyni boş, tut kulağından çifte koş

[Ö] Fizikî görünüşü çok gösterişli olduğu hâlde kafası çalışmayan, hiçbir işe yaramayan, ancak kaba ve güç isteyen işlerde kullanılabilir kimseler için kullanılır.
Sitesi.WEB.TR © 2010 - 2021
Toplam 13 sayfadan 10. sayfadasınız, sayfaya git: Önceki, 8, 9, 10, 11, 12, Sonraki