Gelen ağam giden paşam
[D] Benim çıkarım için herkesle iyi geçinmem şarttır. Bu kimseler birbirlerine düşman da olsalar, birbirlerini sevmeseler de ben her ikisine de hürmette kusur etmem, böylece işlerimi aksatmadan yürütmüş olurum.
Gelen gidene rahmet okutur
[A] Bir konuda beğenmediğimiz ve gitmesini istediğimiz kimse gidince yerine gelen kişi ondan da kötü davranışlarda bulunduğu için gitsin diye direttiğimiz kimseyi arar duruma geliriz.
Gelen gideni aratır
[A] Gitmesini istediğimiz kimseden sonra gelen, giden kimsenin hatalarından daha büyüğünü yaptığı için giden için (keşke gitmeseydi) dedirtir.
Gelene git denilmez
[A] Davet edilmeden, kendiliğinden gelen konuğa git demek ulusumuzun geleneklerine aykırıdır. Kendiliğinden gelen bir şeyi de geri çevirmemek gerekir.
Gelin altın kürsü getirmiş, çıkıp üstüne oturmuş
[A] Bir topluluğa yeni gelen kimse beraberinde birçok eşya getirebilir. Bunlar topluma verilecekse toplumun ilgisini çeker. Belki de eleştiriye neden olur. Ama o kimse bunu bizzat kendi kullanacaksa toplumun kişilerini ilgilendirmez iyi veya kötü olması kişinin kendisini ilgilendirir.
Gelin ata binmiş, ya nasip demiş
[A] Bir işde kesin sonuç belli olmadan hiçbir zaman bitmiş gözüyle davranmak doğru değildir. Her problemin yolunda olduğuna inandığımız bir zamanda, hiç beklenmeyen bir zorlukla karşılaşmamız her zaman mümkündür. Bunu gözden uzak tutmamak gerekir.
Gelin çiçek her dediği gerçek, kaynana yılan her dediği yalan
[A] Yeni evlenen bir erkek karısının her dediğini doğru, anasınınkini de yalan zanneder. Yeni gelin damadı böylece yönlendirir. Bu olayların devamı evde sonu ayrılmaya varan geçimsizliklerin başlamasına neden olur.
Gelin eşikte, oğlan beşikte
[A] Oğlunu evlendiren kişi, gelin eve geldiğinde nasıl olsa bebek de olacak deyip bir an önce hazırlıklara başlamalıdır.
Gelin güveyi olmak
[D] Bir işin daha başında nasıl olacağını düşünmeden işi olmuş bitmiş, saymak, kabul etmek.
Gelin odası gibi
[D] Çok temiz ve özenilerek süslenmiş. İtinalı, bakımlı.
Gem almayan atın ölümü yakındır
[A] Hırçın, söz dinlemez, etrafına zarar veren kişi bu davranışları nedeniyle büyük zarar görür.
Gemi aslanı
[D] Bir işe yaramayan, bir sorumluluk almayan gösterişli kimse.
Gemi azıya almak
[D] Söz dinlemez olmak. Lâf anlatılamamak.
Gemisini kurtaran kaptandır
[A] Bir toplumda pek çok kişi zor durumda iken kimseye zarar vermeden kendi durumunu düzeltip iyileştiren kimse işleri sonuca ve başarıya ulaştırır.
Gençliğin kıymeti bilinse, kocalığın şikâyeti az olur
[A] Pek çok kimse gençlik yıllarının kıymetini bilmez. Zamanını parasını boşa harcar. Yapılması gerekli işleri ileride yaparım diyerek ihmal eder. Gençlik geçince de artık yapmak imkânını bulamaz. Halbuki gençlikte nasıl hareket edileceği bilinip plânlayıp öyle yapılsa ihtiyarlıkta pişmanlık duyulacak olaylar azalır. Her iş zamanında yapıldığı için de insan huzurlu olur. Etrafına daha olumlu davranır. Sevgiye en fazla ihtiyacı olduğu zaman bu sevgi kendisine fazlası ile gösterilir. Gençlikte ihtiyarlığını düşünmeyen kimse ise yapamadığı işler için huzursuzluk duyar, yapmaya çalışsa da başarılı olamaz. Huzursuzluğu nedeni ile sevilmeyen istenmeyen bir ihtiyar olur. Son günleri de mutluluk içinde geçmez.
Gençlik bir kuştur, ihtiyarlık naçar iştir
[Ö] Gençlik ömrün en güzel zamanıdır, fakat çabuk geçer. İhtiyarlık ise ömrün en zor zamanıdır. Kişi güçsüz ve çaresiz olduğu için ihtiyarlık dönemi zor şartlar içinde ve çaresizliklerle geçer.
Gençlikte ölüm, ihtiyarlıkta yoksulluk güçtür
[A] Genç ölen kişi ailesi ve çevresini üzüntüye boğar, her zaman üzüntüyle anılır. Geride kalanlara ümitsizlik, elem ve üzüntü kaynağı olur. İhtiyarlıkta ise insanın her şeyi rahat yapması mümkün değildir. Bunları yaptıracak parası da yoksa zorluklar ve çaresizlikler birbirini kovalar. Ömür perişan bir hâlde üzüntü sıkıntı ve ıstırap içinde biter. Bu hâle düşmemek için gençken ihtiyarlığı düşünmekte yarar vardır.
Gençlikte para kazan, ihtiyarlıkta kur kazan
[A] Gençliğini boşa geçirmeyip ihtiyarlığı için para biriktiren kimse ihtiyarlığında rahat eder. Her işini, her istediğini rahatça yaptırır. Mutlu olur.
Geniş gönüllü
[D] Telâş etmeyen, olayları hoş karşılayan.
Gerekliyi gereksizken saklamalı
[A] Her zaman her şey lâzım olmaz. Ama bu bana lâzım değil diyerek hemen ortadan kaldırmak da doğru olmaz. O eşyanın ileride lâzım olacağını düşünerek bir yerde saklamakta yarar vardır. Zamanı gelip gerekli olduğunda saklandığı yerden alıp kullanmakla hem işimizi görmüş oluruz hem de zamandan ve paradan tasarruf yaparız.