Gafil avlamak
[D] Bir kimseyi beklemediği bir zamanda, zayıf, hazırlıksız bir sırada yakalamak. Zor duruma düşürmek. Bu durumundan yararlanmak.
Gafile kelâm, nafile kelâm
[A] Etrafındaki olan biten ile hiç alâkadar olmayan, dikkatsiz, umursamaz kimseleri, doğru yola getirmek için yapılan uyarmalar boşunadır. Bu aymazlık devam ettiği sürece onun çıkarı için söylenen sözler hiç de etkili olmayacaktır, bu çalışmalar ise boşa gayrettir.
Gailesi başından aşmış
[G.S] Derdi, sıkıntısı o kadar çok ki hiçbirine çare bulamayıp çırpınıp duruyor.
Gamı def, parayı sarf etmeli
[Ö] Sıkıntı içinde yaşanmaz, sıkıntı içinde geçen yıllar boşa geçmiş olur. Bunun için bir an önce sıkıntı verecek olaylardan kurtulmak gereklidir. Para da insana faydası olsun diyerek kazanılır. Parayı bir kenarda tutup sıkıntı çeken ile parasız kişinin arasında fark yoktur. Bunun için parayı saklamaktansa yeri gelince sarf edip rahat sağlamalıdır.
Garip kuşun yuvasını Allah yapar
[A] Tanrıya inanmış kişileri Tanrı sıkıntı içinde bırakmaz. Onlar bir süre sıkılsalar da Tanrı bir yerden bir şey bağışlayarak sıkıntılarını ya kaldırır, ya hafifletir.
Garibe bir selâm bin altın yerine geçer
[A] Yalnız kalmış, kendini zor durumda hisseden kimselere verilen bir selâm, gösterilen küçük bir ilgi onları tarif edilmez mutluluğa ulaştırır. Büyük bir yardımdan daha da etkili olur.
Garibin dostu olmaz
[Ö] Güçsüz, çaresiz kişiler ile ilgilenen, onların yardımına koşup yaralarını saran kimseleri bulmak çok zordur, hemen hemen imkânsızdır.
Gavura kızıp oruç bozmak
[D] Başka kimselerin hareketlerine kızıp, kendisine zararı dokunacak iş yapmak.
Gayret dayıya düştü
[D] Bir işin gerçekleşmesi, o işi yapmakta olan kişinin başarı gösterememesi üzerine, onunla ilgilenen becerikli yakınları tarafından ele alınması.
Gece gündüz dememek
[D] Ara vermeden. Yapılacak iş için vaktin uygun olup olmadığına bakmamak.
Gece silâhlı, gündüz külahlı
[D] Etrafındakilerine iyi görünüp, kimseye sezdirmeden kötü işler yapan, dolaplar çeviren, uygunsuz kimse.
Geceyi gündüze katmak
[D] Gece gündüz demeden sürekli bir biçimde çalışmaya devam etmek. Çok çalışmak.
Geç olsun, güç olmasın
[A] (Başarılması çok zor işler için söylenmelidir.) Yapılan işler istediğimiz gibi yürüsün, engeller ortadan kalksın, sonuca erişilsin de biraz fazla zaman harcansın ziyanı yoktur.
Geçer akçe
[D] Çok kimse tarafından beğenilen, takdir edilen aranan şey. (Söz, davranış, hareket, tutum vb.)
Geçim kapısı
[D] Kazanılması gereken paranın sağlandığı, kazanıldığı yer. İş yeri.
Geçme namert köprüsünden koparsın sel seni
[Ö.S] Büyük sıkıntı içinde kalacağını bilsen de aşağılık kimselerden yardım isteme. Onların yardımlarını da kabul etme.
Geçmiş olsun
[D] Kırgınlık geçti, kırgınlığın nedenleri ortadan kalktı. Elinizdeki imkânlara bir daha kavuşamazsınız, onları kaybettiniz.
Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer
[Ö] Kişinin ömründe öyle güzel.anılar vardır ki onları bugün bile anmak çok çok güzeldir. İnsana tarifi zor büyük mutluluk verir.
Gel demek kolay, git demek güçtür
[A] Bir konuğu davet etmek, bir insanı iş bulup yerleştirmek kolay ve zevk verici uğraşlardır. Ama sıkıntı vermeye başlayan konuğa artık git demek, işini hafife alan kimseye işe gelme demek çok zordur. Bunun için insanlara bir iyilikte bulunulacağı zaman iyi düşünmeli, lâyık olana bu hizmet verilmelidir.
Geleceği varsa, göreceği de var
[D] Gelmemesi gereken yere kahramanlık göstermeye kalkıp da gelirse kendisine gerekli cevap verilecek, gereken davranışlarda bulunulacaktır.