Zengin züğürdün hâlinden ne bilir
[D] Zengin kimselerin her şeyi olduğu için fakirlerin hâlinden pek anlamazlar, onların hâllerini bilemezler.
Zenginin malı züğürdün çenesini yorar
[A] Zengin kimselerin malları züğürt kimselerin konuşmasının konusu olur. Hatta dedikodu da yaparlar. Ama bütün bu konuşmalar onlara bir fayda sağlamaz. Boşuna zaman kaybı olur.
Zenginin ayıbı, fukaranın hastalığı meydana çıkmaz
[G.S] Zengin kişinin parası ve gücü olduğu için yaptığı hatalar etrafındakiler tarafından açığa vurulmaz, örtülmeye çalışılır. Fakir ise nasıl olsa derdine bir çare bulunmayacağını düşünüp hastalığını saklar.
Zenginin basması ipekli görünür
[A] Zengin kişilerin giydikleri, yedikleri en pahalısından seçilmiş zannedilir.
Zenginin gönlü oluncaya kadar fukaranın canı çıkar
[O] Zengin imkânları nedeniyle rahat hareket eder. Bir miktar paranın belli bir zaman içinde ne kadar gerekli olduğunun farkında değildir. Belki yardım eder ama istediği zaman eder. Zenginin keyfinin geldiği zaman ise fakir için çok geç olabilir.
Zengin kesesini, züğürt dizini döğer
[A] Zengin her zaman parası ile övünür. Züğürt ise arzuladığı iş parası olmadığından yapamayacağı için üzülür, sıkıntı ve ıstırap çeker.
Zerre kadar
[D] Hiç mi hiç, azıcık.
Zevahiri kurtarmak
[D] Bir iş yapıyor görünmek. İşi yapmadığı hâlde yarım yamalak yaparak yapıyor görüntüsü vermek.
Zevkini çıkarmak
[D] Bir konudan mümkün olduğu kadar zevk almak. Yeterli zevki almak.
Zevkinden dört köşe olmak
[D] Çok zevk duymak, çok keyiflenmek.
Zeytin dededen, incir babadan kalmalı
[A] Zeytinin iyi ürün vermesi için bir insan ömründen fazla bir zamanın geçmesi gereklidir. Bağ ise ömrün yarısından az bir zamanda tam olarak ürün vermeye başlar.
Zeytinyağı gibi suyun üstüne çıkmak
[D] Bir konuda kendini haklı çıkarmak. Kendini haklı çıkarmaya çalışmak.
Zılgıt yemek
[D] Azarlanmak. Çokça paylanmak.
Zınk diyerek durmak
[D] Anîden, birdenbire durmak.
Zırnık bile vermemek
[D] En kötüsünü, en küçüğünü bile vermemek. Hiçbir şey vermemek.
Zır deli, zırzır deli, hınzır deli
[D] Deli görüntüsü altında kendi çıkarı doğrultusunda hareket eden, çıkarını gözeten.
Zırva tevil götürmez
[A] Saçma, mantıksız sözler mantığa uyar hâle getirilmeye çalışılsa da saçmalığını ortadan kaldırmaya, değersizliğini gidermeye imkân yoktur.
Zıvanadan çıkmak
[D] Delirmek, aklî dengesini kaybetmek. Çok öfkelenmek, kızmak. Taşkın hareketlerde bulunmak.
Zifiri karanlık
[D] Koyu karanlık. Göz gözü görmeyecek kadar karanlık.
Ziftin pekini yemek
[D] Verilen iyi bir yemeği bile yemiyor ne yerse yesin karışmıyorum, beni ilgilendirmez.