Yüreği yağ bağlamak
[D] İstediklerinin gerçekleşmesinden büyük bir memnuniyet duymak.
Yürek dayanmaz
[D] Katlanılmaz, zor katlanılır bir acı duymak.
Yürekler acısı
[D] Çok acıklı, içler acısı.
Yürek Selanik
[D] Korkak, çok korkak.
Yürürlüğe girmek
[D] Uygulanmaya başlamak.
Yürük at yemini kendi arttırır
[A] işini bilen onu zamanında yapan kimseleri, işlerini yaptırmak için uyarmak gereksizdir. Başarıları yüksek olduğu için emeklerinin sonucunu da fazlası ile alırlar.
Yürük ata paha olmaz
[A] Görevini bilen çalışkan, başarılı kimselerin çalışması para ile ölçülemez. Onların kıymeti çok fazladır.
Yüz ağartmak
[D] Güzel, beğenilecek, gurur duyulacak davranışlarda bulunmak.
Yüz akı
[D] Öğünülecek bir hareket, davranış. Namus, şeref.
Yüz bulmak
[D] Yakınlık görmek. Fazlaca ilgilenilmek, her istediği yapılmak.
Yüz çevirmek
[D] İlgisini kesmek, rağbet göstermemek.
Yüz görümlüğü
[D] Damadın, yalnız kaldıklarında geline vereceği hediye.
Yüz göz olmak
[D] Biriyle senli benli bir hâle gelmek. Resmîliği kalmamak.
Yüz karası
[D] Kötü aşağılık hâl. Namussuzluk hâli.
Yüz kızartıcı
[D] Utandırıcı.
Yüz sürmek
[D] Çok kıymetli büyük bir kişinin yanına çıkarken yüzünü yere doğru tutup sevgi ve saygısını göstermeye çalışmak.
Yüz vermek
[D] Şımartmak. Yaptıklarını hoş görmek.
Yüz güzelliği hamamdan eve, öz güzelliği Urum'dan Şam'a
[A] Yüz güzelliği geçicidir, belli bir zaman sonra ortadan kalkar. Huy güzelliği ise kalıcıdır. Hem çevresinde hem de uzak yerlerde bilinir söylenilir. Yüzü güzel olan kimse çevresinde, erdemli kimse her yerde tanınır.
Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik
[D] Bir işin bitmesine çok az kalmak.
Yüze gülmek
[D] İçinden gelmediği hâlde yapmacık olarak gülümser gibi yapmak. Dost görünmek. Dalkavukluk etmek.