Yük olmak

[D] Zahmet verir olmak. Eziyet vermek. Katılması gerekli masrafını başkasına çektirmek, ödetmek.

Yüksek dağın başı dumanlı olur

[A] Büyük ve önemli işleri yapanlar, devamlı olarak yaptıkları işin sıkıntısı içinde olurlar.

Yüksekten atmak

[D] Gücü yetmeyeceği şeyleri yapabilirmiş gibi göstermek, söylemek.

Yüksekten bakmak

[D] Etrafında olanları küçük görmek. Kendini üstün görmek.

Yüksekten uçmak

[D] Gerçekleşmesi kolay mümkün olmayacak şeyleri istemek.

Yükte hafif pahada ağır

[D] Taşınması kolay, kendisi kıymetti eşya.

Yükünü tutmak

[D] Çok para ve mal sahibi olmak.

Yüreği ağzına gelmek

[D] Çok korkmak. Anîden korkmak.

Yüreği cız etmek

[D] İçi sızlamak. Çok çok acımak.

Yüreği çarpmak

[D] Merak, heyecan sebebi ile yüreği hızlı hızlı atmak, fazla atmak.

Yüreği hoplamak

[D] Anîden korkup heyecanlanmak.

Yüreği kalkmak

[D] Heyecanlanmak. İğrenmek. Yüreği çarpmak.

Yüreği kabarmak

[D] İçine sıkıntı çökmek, karamsarlık duymak.

Yüreği yaralı

[D] Büyük üzüntü içinde, acı içinde.

Yüreğinden kan gitmek

[D] Büyük acı içinde olmak.

Yüreğine dert olmak

[D] Bir konudan dolayı devamlı üzülmek.

Yüreğine işlemek

[D] Büyük acı duymak. Söylenen bir söz yapılan bir hareket nedeniyle yürekten acı duymak.

Yüreğine su serpilmek

[D] Sevinçli, rahatlatıcı bir haber alarak ferahlamak. Yürekteki sıkıntısı hafiflemek.

Yüreğinin yağı erimek

[D] Üzülmek. Korkulacak, ziyan görülecek bir durumla karşılaşılacağı düşünülerek üzülmek, kaygılanmak.

Yüreği sızlamak

[D] Pek çok acımak, üzülmek.
Sitesi.WEB.TR © 2010 - 2021
Toplam 15 sayfadan 12. sayfadasınız, sayfaya git: Önceki, 10, 11, 12, 13, 14, Sonraki