Tencere dibin kara, seninki benden kara
[D] Karşısındakinde kusurlar arayan kimsenin kusurları; kusur aradığı kimsenin kusurlarından hesaplanamayacak kadar çok olmak.
Tencere tava, herkesten bir hava
[D] Herkes kendi havasında kendi bildiğini yapıyor. Birlik beraberlik yok.
Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş
[D] İkisi de kötü işe yaramayan kimselerdir. Bu konuda bir araya geldiler. Birbirinden fazlalıkları yoktur.
Tencerede pişirip kapağında yemek
[D] Kendi imkânları ile geçinmek, başkasından yardım istememek.
Teneke çalmak
[D] Özellikle o yerden giden bir kişiyi küçük düşürmek için boş bir tenekeye sopa ile vurarak sesler çıkarmak. Giden kimseye hakaret etmeyi amaçlamak.
Tepe tepe kullanmak
[D] - cağı dikkate alınmadan sakınılmadan, eze eze kullanmak.
Tepeden inme
[D] Yüksek bir makamda bulunan kimselerin verdikleri, beklenilmeyen emir. Umulmadık zamanda gelen, sakınılması imkânsız durum.
Tepeden tırnağa kadar
[D] Her tarafı, her yanı. Baştan aşağı.
Tepesi atmak
[D] Birdenbire çok kızmak, öfkelenmek.
Tepesinden kaynar sular dökülmek
[D] Çok kötü bir haberi, olayı duyduğu için çok üzülmek, ter içinde kalmak, ne yapacağını bilmez hâle gelmek.
Terazi tartıyla, her şey vaktiyle
[A] Düşünülen, uygulanan her şeyin bir vakti, bir ölçüsü ve zamanı vardır. Buna çok dikkat etmelidir.
Terazi var tartı var, her şeyin vakti var
[A] Her şeyin uygun bir zamanı vardır. Bu zamanı bilmek, kollamak gerekmektedir.
Tereciye tere satılmaz
[A] Bir işde uzman olmuş kimselere o işi öğretmek, öğretmeye çalışmak gereksiz bir çalışmadır.
Tereyağından kıl çeker gibi
[D] Büyük bir ustalıkla, kimse zarar görmeden bir işden sıyrılmak. Bir işi çok sıkıntı çekmeden yapmak.
Ters tarafından kalkmak
[D] Tersliği üstünde olmak, aksileşmek, huysuzlanmak.
Tersi dönmek
[D] Gitmek istediği yeri, yönü bilememek, kestirememek, şaşırıp kalmak.
Ters yüz etmek
[D] İçini dışına çevirmek.
Terzi kendi söküğünü dikemez
[A] Pek çok kimse başarıları ile başkalarına yardımcı olduğu hâlde kendi problemlerini çözemez. Kendi dertlerine çare bulmayı düşünemez.
Terziye "göç" demişler, "iğnem yanımda" demiş
[A] Kişiye gerekli olan eşyalar kolay taşınır. Sahibine yük değildir.
Teşbih böceği gibi büzülmek
[D] Bulunduğu yerde toplanarak, kımıldanmadan durmak. Büzülmek.