Tazıya dönmek
[D] Çok zayıflamak, kaburgaları sayılır duruma gelmek.
Tazının çullusu da bir çulsuzu da
[D] Kişi çok kötü bir duruma düşmüş ise süslü giysiler içinde olması durumunu değiştirmez, iyileştirmez.
Tebdil-i mekânda ferahlık vardır
[A] Kişi aynı yerde uzun zaman kalmaktan sıkılabilir. Bulunduğu yeri değiştirir yeni çevrelerde yeni kimselerle tanışırsa rahatlar, mutlu olur.
Tebelleş olmak
[D] Birine çok yakın durmak, peşinden ayrılmaz olmak. Başına bitmek. Devamlı istekte bulunmak.
Tedbirde kusur eden takdire bahane bulur
[G.Ö] Yapılan her işde önceden gereken önlem alınmalıdır. Gereken önlemi almakta kusur eden kimseler bunun sonuçlarını şanssızlıklarına yüklerler, bazen de kadere yüklerler ki bu tutum yanlıştır. Yapılan bir işde suçlu aramadan önce alınması gereken önlemlerin hepsini eksiksiz almak gerekmektedir.
Tefe koymak
[D] Birini alay konusu yapmak. Beğenilmeyecek, küçük düşürücü yönleri ile tanıtmak.
Tek tük
[D] Seyrek biçimde, bir iki tane, az.
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir
[Ö] Uzun uzun nasihat edilen kimseler bu sözlerden uslanmaz duruma gelmişlerse, onların uslanması için gerekli tek çare dayaktır.
Tekeden süt çıkarmak
[D] Olmayacak bir işi, olur hâle getirmek.
Tekerine çomak sokmak
[D] Bir kimsenin çok iyi giden işini engelleyici hareketlerde bulunmak.
Tekkeyi bekleyen çorbayı içer
[A] İyi bir sonuca varmak için bir işde sabır göstererek ve zamana aldırmadan uzun bir süre çalışmak, o kişinin çalışmalarının sonucunu görmesine, iyi sonuçlar elde etmesine neden olur.
Tekne kazıntısı
[D] İlerlemiş yaşta bulunan bir kadının son olduğuna inanılan çocuğu.
Tel çekmek
[D] Telgraf çekmek. Etrafını tel ile çevirmek.
Tel kırmak
[D] İlişkisi olduğu kimse veya durum ile ilişkisini kesmek. Olmayacak bir yerde olmayacak bir söz söyleyip davranışta bulunmak, pot kırmak.
Telleyip pullamak
[D] Göze batacak şekilde süslemek.
Tembele iş buyur sana akıl öğretsin
[A] İş yapmaktan hoşlanmayan kimseler kendilerinden istenen bu işe önerilerle karşı çıkarlar veya istenen işi kendi çıkarları ve önerileri doğrultusunda yapmanın yollarını ararlar.
Temcit pilâvı gibi ısıtıp ısıtıp önüne koymak
[D] Bir işi sık sık, tekrar tekrar usandıracak kadar fazla olarak ortaya sürmek, ortaya koymak.
Temiz iş altı ayda çıkar
[A] Her iş belli bir zaman içinde yapılmalıdır. Belli zaman gereken işleri çok kısa zamanda tamamlamak o işin eksik bir şekilde çıkmasına neden olur.
Temize çıkmak
[D] Bir kimsenin suçsuzluğu belli olmak, anlaşılmak.
Temize havale etmek
[D] Bir işi beklenenden de kısa bir zamanda bitirmek. Saklanan bir yiyeceği yiyip bitirivermek. Bir kimseyi öldürmek.