Tamtakır kuru bakır
[D] İçi bomboş, boşaltılmış. Cebinde parası yok, züğürt.
Tandır başında bağ dikmek kolaydır
[A] Hayal kurmakla sorunlar çözümlenemez. Esas problem düşleri uygulama alanına koymaktır.
Tanrı misafiri
[D] Davetsiz gelen, uğur getirdiğine inanılıp hoş tutulan misafir.
Tanrı sağ gözü sol göze muhtaç etmesin
[D] Allah kişilere her zaman istediklerini versin. Yokluk gösterip en yakınındaki kimselere bile muhtaç etmesin. Yardım isteyecek durumda bırakmasın.
Tarla çayırda, bağ bayırda
[A] Tarla düzlükte, bağ da hafif bayır bir yerde olursa daha iyi ürün verir. Tarla ve bağ alırken yerlerine dikkat etmelidir.
Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz
[A] İşinin başında bulunmayanın, işinin gelişmesi için gerekli çabayı harcamayanın iyi bir sonuç beklemesi, başarı kazanması mümkün değildir.
Tarlanın iyisi suya yakın, daha iyisi eve yakın
[A] Suya yakın olan tarla sulanabildiği için çok ürün verir, değerlidir. Eve yakın olan tarla ise ulaşılması, işlenmesi yönünden daha da değerlidir.
Tarlanın taşlısı, kızın saçlısı, öküzün başlısı
[A] Tarla taşlı yerden alınırsa tohumlar taşın gölgesinde, kurumadan daha kolay yetişir. Saçı uzun kız herkesin takdir ettiği bir güzelliğe sahiptir, beğenilir, makbuldür. İri başlı öküz de kuvvetin simgesi olduğu için tercih edilmelidir.
Tarlayı düz al, kadını kız al
[A] Tarla düz yerden alınmalıdır ki kolay işlensin. Kadın da kız olarak alınırsa o evin huyunu, tavrını benimser, daha çabuk alışır, kendisinin ve eşinin mutluluğu da o kadar artar.
Tarlayı taşlı yerden, kızı kardeşli yerden
[A] Taşlı tarlada tohum daha çabuk ve sağlıklı yetişir. Kardeşi çok olan kadın evinde şımartılmamış, hizmet etmeyi öğrenmiş, hürmeti ve sevgiyi yaşadığı çevre nedeniyle biliyor demektir. Böyle bir kadın tercih edilerek alınır.
Tasası sana mı düştü
[D] Konuyla yakınlığı olan ilgilensin, başkasının ilgilenmesine hiç de gerek yok. İlgileneceğim diyerek üzülmene gerek yok.
Tası tarağı toplamak
[D] Gitmeye hazırlanmak. Bütün eşyasını toplayarak gitmeye hazırlanmak.
Taş atmak
[D] Bir kişiye söz dokundurmak. Sitem etmek için söz dokundurmak.
Taş atana ekmek atmak
[D] Kötülük yapana, kötülük düşünene iyilikle cevap vermek, iyilik etmek.
Taş attı da kolu mu yoruldu
[D] Yorulmadan, çaba sarf etmeden bir gelir elde etmek, bir şeyi ele geçirip sahip olmak.
Taş çıkarmak
[D] Diğerinden üstün olmak. Diğerini, etrafında bulunanları şaşkına çevirmek.
Taş düştüğü yerde ağırdır
[A] İnsanın değeri bulunduğu, tanındığı, sevildiği çevrede iyi bilinir, anlaşılır, takdir edilir.
Taş gibi donup kalmak
[D] Ses çıkaramamak, bir şey söyleyemez, yapamaz duruma gelmek, şaşırmak, korku duymak.
Taş kesilmek
[D] Ses çıkaramaz, hareket edemez duruma gelmek, çok şaşırmak.
Taş üstünde taş bırakmamak
[D] Her tarafı yıkmak, yıkılmadık bir şey bırakmamak, yerle bir etmek.