Seyrek git dostuna, kalksın ayak üstüne
[A] Dost da olsa karşısındakini sıkmak doğru değildir. Kişiye en çok dostu katlanır. Ama günün birinde o da katlanamaz hâle gelir. Bunun için dost da olsa seyrek gitmeli sevgi ve itibar görmelidir.
Sıcağa kar mı dayanır
[A] Bir kimse elinde bulunanı devamlı olarak harcar, yerine yenisini koymazsa, birikmiş olurlar ne kadar çok olursa olsun günün birinde mutlak tükenecektir.
Sıcağı sıcağına
[D] Üzerinden zaman geçmeden, hemen unutulmadan.
Sıcak yüz göstermek
[D] Yakınlık göstermek. Sevimli, hoş görünmek.
Sıçan çıktığı deliği bilir
[A] Her kişi giriştiği işin zorluklarını, ince taraflarını, zorda kalırsa ne yapacağını, nereye gideceğini bilir.
Sıçan deliği bin akçe
[D] Durum çok karışık, kaçıp saklanılacak, sığınılacak yer bulmak çok zor, hatta imkânsız.
Sıçan deliğe sığmamış, kuyruğuna bir de kabak bağlamış
[D] Yüklendiği bir işi başaramayacak durumda iken bir iş daha yüklenmek. Misafir kaldığı evde kendi sıkıntı verirken, bir misafir daha getirmek.
Sıçan düşse başı yarılır
[D] Evde hiçbir şey kalmamış. (Yiyecek, giyecek.)
Sıçan geçer yol olur
[A] Yapılan iş için kestirme fakat kötü bir yol açılırsa herkes bu yolu tercih eder, onu uygular. İş de çığırından çıkar.
Sıçıp sıvamak
[D] Öfkelenip ağza alınmayacak küfürler etmek.
Sıdkı sıyrılmak
[D] Karşısındakinden soğumak, güvensizlik duymak.
Sıfıra sıfır elde var sıfır
[D] Bütün çalışmalar iyi bir netice vermedi, emekler boşa gitti. Elde bir şey kalmadı.
Sıfırı tüketmek
[D] Hiçbir şeyi kalmamak, bütün imkân ve gücünü kaybetmek.
Sık gidersen dostuna, yatar arka üstüne
[A] Dostlar arasındaki ilişkiler usandıracak, bıktıracak şekilde olmamalıdır. Dost da olsanız sık sık gittiğiniz dostunuza huzur vermezsiniz. Onu usandırırsınız.
Sıpası yanında
[S.G] Aşağılanan kimse için, çocuğunu da yanına almış.
Sırat köprüsü gibi ince
[S.G] Çok zor, yapılması uygulanılması çok zor(iş).
Sırça köşkte oturan kimse komşusuna taş atmaz
[A] Kendisi zor durumda olan kimse etrafında bulunan kimselerin düşmanlığını kazanmamaya çalışmalıdır. Düşmanlığı kendi üzerine çekmemelidir.
Sırra kadem basmak
[D] Ortadan kaybolmak, yok oluvermek.
Sırrını açma dostuna, dostunun dostu vardır, o da söyler dostuna
[A] En samimi bildiğin kimselere bile gizli kalmasını istediğin şeyleri söyleme. Onun yakın dostu vardır, senden de yakındır, senden aldığını o da kendi dostuna söyler. Böylece gizli kalmasını istediğimiz şeyler, dostlar arasından söylene söylene gizli kalmaktan çıkar.
Sırrını düşmanın bilmesini istemezsen dostuna açma
[A] İnsan kendi sırrını dostu bile olsa ona da söylememelidir. Çünkü dostunuz olduğunu zanneden kimseler, öğrendiklerini kimseye söyleme diyerek bir başkasına söylerler. Böylece dostlar arasında sürüp giden gizlilik, kişinin düşmanı olan bir kimseye de dostluk bahanesi ile ulaşabilir.