Sana göre şapla şeker bir
[D] İyi ile kötüyü, yararlı ile yararsızı ayıracak durumda değilsin, ayıramıyorsun.
Sana taşla vurana, sen aşla vur
[A] Kötülük yapan kimselere iyilik yapmak insanlık kuralıdır. Sana kötülük yapmış olan kimselere sen iyilikle karşılık ver ki onlar seni anlasınlar, iyi yola gelsinler.
Sana vereyim bir öğüt, ununu elinle öğüt
[A] İnsanlar kendi işlerini başkalarına yaptırmamalıdırlar. Kimse başkasının işini kendi işi gibi takip etmez. Herkes kendi işini kendi yapmalıdır ki başarılı olabilsin.
Sanat altın bileziktir
[A] Sanat bir kimsenin bir işi en iyi bir biçimde her yerde ve şartta yapmasıdır. Bu sebeple bu kimse hiçbir zaman darda kalmaz. Geçimini her zaman en iyi şekilde temin eder. Etrafındakilere de faydası dokunur. Onun içindir ki bir sanatı öğrenmek ve uygulamak en iyi yol, yöntemdir.
Sandık düzmek
[D] Çeyiz hazırlamak. Evlenecek kızın önceden çeyizini hazır etmek.
Sap derken saman demek
[D] Sözünü bilmemek. Sözünün nereye gideceğini bilmemek. Ağzından çıkan sözü kulağı duymamak, hata işlemek.
Sap yiyip saman çıkarmak
[D] Bir olaya çok kızdığı için kendini kaybedip ne söylediğini bilmez duruma gelmek, saçmalamak.
Sapı silik
[D] Serseri, güvenilmez.
Sapına kadar
[D] Tam olarak, tam anlamıyla, eksiksiz olarak.
Sarhoşa dokunma kendi yıkılsın
[A] Kendi fikirlerini en üstün sayıp başkalarının fikirlerini küçük gören kimselere karışmak doğru değildir. Hatalarını, yanlışlarını karışanın üstüne atmak için fırsat kollarlar. Bu kimseler kendi hâllerine bırakılmalıdır. Ta ki yaptıklarının doğru olmadığının farkına varabilsinler.
Sarhoştan deli bile korkar
[A] Sarhoş alkolün tesiri ile delinin bile cesaret edemeyeceği işlere kalkışır. Deli de sarhoşun yaptıklarını görünce çekinir, korkar.
Sarı altının olacağına sarı samanın olsun
[A] Altın çok değerli bir maddedir, ama yenmez içilmez. Paraya çevrilecek bir ortam yoksa insan ve hayvan aç kalır. İnsanın altını olacağına öncelikle kendini ve hayvanlarını besleyecek besini, yiyecek maddesi olması daha iyidir.
Sarı çizmeli Mehmed Ağa
[D] Kişiliği, kimliği ve adresi tam belli değil.
Sarımsağı gelin etmişler, kırk gün kokusu çıkmamış
[A] Topluma yeni katılmış kimseler hakkında hemen hüküm vermek yanlıştır. Bazı kimseler kötü huy ve karakterlerini uzun zaman gizlemek imkânını bulurlar. Kişi hakkında hüküm vermek için uzun zaman onu denemelerden geçirmek, zamanın geçmesini beklemek yerinde bir hareket olur.
Sarımsağı hesap eden paçayı yiyemez
[A] - de küçük ayrıntıların hesabını yaparak işini yarım bırakan işine başlamayan kimse o işin getireceklerinden de yararlanamaz.
Sarımsağı nerede yedinse ağzını orada kokut
[D] Çıkarın hangi yerde ise sen de oraya git. Seni bu duruma getirenler kimlerse senin sıkıntını da çalımını da onlar çeksin, katlansın.
Sarmısak içli dışlı, soğan yalnız başlı
[A] Toplantılarda anlaşmış kişiler, birbiri ile çok samimidirler. Aralarında gizli saklı bir şey yoktur. Arkadaşları ile yakınlaşamamış olan kimseler ise yalnız kalmaya mahkûmdurlar.
Sarmısak yemedim ki ağzım koksun
[D] Fena bir iş yapmadım, onun için korkmam. Bu kötü işle benim hiçbir ilişkim olmamıştır. Onun için korkmama da gerek yoktur.
Satıp savmak
[D] Eldeki malı, ihtiyaç hissedilen parayı bulmak için değerinden daha az paraya satmak, elden çıkarmak.
Say beni sayayım seni
[A] Saygı ve sevgi karşılıklı olursa değer taşır. Beni sayan, saygılı davranan kimseyi ben de sayar el üstünde tutarım..