Suyun yüzüne çıkmak
[D] Fazlaca karışık bir olaydan zarar görmeden kurtulmak.
Suyu seli kalmamak
[D] Hiç suyu kalmamak. Kaynaya kaynaya suyunu kaybetmek.
Süklüm püklüm
[D] Bir suç işlemiş, bir suça karışmış gibi utanıp sıkılarak, büzülmüş sıkılmış bir hâlde.
Sükût ikrardan gelir
[A] Kişiye sorulan sorulara o kişi karşılık vermiyorsa, suçlandığını bilerek karşılık vermiyorsa, bu hareketi onun bu suçu, kabahati işlediği, yaptığı anlamını verir.
Sünger geçirmek
[D] Unutmak, olmamış saymak.
Süngüsü düşük
[D] Hareketliliği kalmamış, neşesi etkinliği yok.
Sürç-ü lisan
[D] Dil sürçmesi. Bir sözü yanlışlıkla söylemek.
Sürme çekerken göz çıkarır
[G.S] Çok dikkatsizdir. En fazla dikkat edilmesi gereken yerde bile hata yapar, büyük hata yapar.
Sürmeyi gözden çekmek
[D] Çok usta hırsız. Çalınması mümkün olmayanı bile kolaylıkla çalabilir. Açıkgöz. Üçkâğıtçı.
Sürü sepet
[D] Birlikte bir arada. Birçok kimse veya eşya birlikte, bir arada.
Sürüden ayrılanı kurt kapar
[A] Yaşantımızda ve yaptığımız işlerde birlik ve beraberlik içinde olmak her zaman güçlü ve kuvvetli olmamızı sağlar. Etrafında kimseyi istemeyen, yalnız yaşayacağım, yalnız çalışacağım diyenler her zaman tehlike ile karşı karşıya kalırlar. Bu tehlikeleri de tek başlarına karşılamak zorundadırlar. Çok kere bu tehlikelere yenilirler zor durumda kalırlar, büyük zararlara uğrarlar.
Sürüncemede kalmak
[D] Bitememek, sonuçlanamamak.
Sürüsüne bereket
[D] Pek çok. Verimli ve çok, nazar değmesin.
Süsleyip püslemek
[D] Dikkatleri üzerine çekecek kadar fazla süslemek.
Süt dökmüş kedi gibi olmak
[D] Yaptıklarının kötülüğünü bildiği için çekingen ve sessiz bir şekilde durmak, sessiz ve korkak davranmak.
Süt kuzusu
[D] Küçük çocuk, korunması gerekli çocuk. Küçük, memedeki kuzu.
Sütlimanlık
[D] Sakin, hiç gürültü olmayan, durgun.
Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer
[A] Dikkatsiz davrandığı için kötü durumlara düşenler, daha sonraki olaylarda çok fazla dikkatli ve tedbirli davranırlar.
Sütü bozuk
[D] Soyu kötü, asaleti olmayan, bayağı ¦
Sütüne havale etmek
[D] Bir işi karşısındaki kimsenin namus ve şerefine bırakmak. Bir işin yapılıp yapılmamasını karşısındakinin namus ve vicdanına bırakmak, beklemek.