Su koyvermek
[D] Sululuk etmek, sözünde durmamak. Kötü şakalar yapmak. Sebze ve meyveler için kesilirken, pişirilirken su salıvermek.
Su küçüğün söz büyüğün
[A] Su her zaman temel maddedir. Çocuklara su içmekte öncelik tanınmalıdır. Büyükler ise bilgili görgülü kimseler olduğu için söz söylemede öncelik büyüklerin olmalıdır.
Su testisi su yolunda kırılır
[A] İnsanlar hangi işlerle uğraşıyorsa o işin getireceği sonuçlara katlanmak zorundadırlar. Kötü yolda olan kimseler bulundukları ortamda bir gün lâyık oldukları sonuçları bulacaklardır.
Su uyur düşman uyumaz
[A] Düşman olan kişiler sakin sakin dursalar da bu onların kötülükten vazgeçtikleri anlamını vermez. Sakin sakin durarak karşılarındakilerin zayıf taraflarını kollarlar. En zayıf anını bulduklarında da hemen harekete geçip yapacakları fenalığın en kötüsünü yapmaya çalışırlar. Düşman düşmanlığından vazgeçmeyeceği için düşmanımıza karşı her an tetikte bulunmak gerekmektedir.
Su yüzü görmemiş
[D] Çok pis, uzun zamandan beri yıkanmamış.
Su yüzüne çıkmak
[D] Belirmek, açıkça belli olmak. Kapalılığı bir süre devam etmiş tutum için belli olmak, açıklığa kavuşmak.
Sucuk gibi ıslanmak
[D] Çok ıslanmak. Su veya ter nedeniyle iç çamaşırına kadar iyice ıslanmak.
Suç samur kürk olsa kimse üstüne almaz
[A] Kabahat istenmeyen bir sonuç olduğu için ne kadar süslü bir kılıfla da sunulsa kimse kabul etmek istemez. Kimse kabahati üzerine alıp, ben yaptım demez. Çünkü kınanacağını bilir.
Sular kararmak
[D] Yavaş yavaş akşam olmaya başlamak.
Sulu göz
[D] Gereksiz de olsa her şeye ağlayan.
Sulu sepken
[D] Yağmurla karışık yağan kar.
Surete bakma, sirete bak
[G.S] Kişinin dış görünüşü iyi veya fena olabilir, buna bakarak hüküm vermek doğru olmaz. Önemli olan insanın iç görünüşüdür. Duyguları, davranışları, duygularını dile getirişidir. Kişi hakkında hüküm verirken o kişinin iç görünüşünü dikkate almak gereklidir.
Suya götürür, susuz getirir
[D] Kandırmak. Karşısındakinden daha akıllı ve kurnaz olduğu için karşısındakini kolayca kandırır.
Suya sabuna dokunmamak
[D] Davranışlarını kimseyi gücendirmeyecek şekilde ayarlamak. Bir şeye karışmamak.
Suyu başından tutmak (kesmek)
[D] Bir işi esasından haletmek, ayrıntıları üzerinde durmamak.
Suyu çekilmiş değirmene dönmek
[D] Çalışıp hareket edemez duruma gelmek. Eli kolu bağlı kalmak.
Suyu getiren de bir, testiyi kıran da
[A] Görevini tam yapan ile, başkalarının gölgesinde görev yapar gibi görünüp, boş oturan kimseleri birbirinden ayırmak lâzımdır. Her ikisinin de bir kabul edildiği toplumlar temelden sarsılırlar.
Suyun yavaş akanından, insanın yere bakanından kork
[A] Sessiz akan suyun ne zaman coşup taşacağı belli olmaz. Sessiz ve sakin duran kimsenin ise ne zaman, nerede nasıl davranacağı önceden bilinmediği için karşılaştığı bir olayda nasıl bir tepki vereceği hiç belli olmaz. Bazen küçük bir olaya büyük bir tepki vermeleri çok mümkündür.
Suyunca gitmek
[D] Kendi davranışlarını karşısındakinin davranışlarına uydurmak, ona uymak.
Suyunun suyu
[D] Çok çok uzaktan ilgisi olmak. Uzaktan akraba.