Rafa koymak
[D] İhmal etmek. Bir kenara bırakmak. Üstünde durmamak.
Raftan sünger düşmüş, hanımın başı yarılmış
[D] Mızmız, alıngan, nazlı görünenler için kullanılır.
Rahat döşeği
[D] Ölünün bir süre yattığı yatak. Kişi öldükten sonra kaldırılıncaya kadar yattığı yatak.
Rahat ararsan mezarda
[A] Mutlak bir rahatlık ancak mezarda olur. Yaşayan her kişinin az veya çok kendine göre bir derdi, bir sıkıntısı mutlak bulunur.
Rağbet güzel ile zenginedir
[A] Güzel ve zengin olan kimseler her zaman ilgi görürler, aranırlar, el üstünde tutulurlar.
Rahat olmak isteyen sağır, kör ve dilsiz olmalıdır
[Ö] İnsan olanlar duydukça, gördükçe kötülüklere katlanamazlar. Karşı koyarlar. Yapılanın daha iyisini yapmak için fikir üretirler, söylerler. Bunun da birçok sakıncası çıkar. Bunları beğenmeyenler karşı koyarlar, düşman kesilirler, hatta kötülük yaparlar. Toplum ile ilgilenen, toplum içinde yaşayan herkes hiçbir zaman rahat olamaz. Bunun içindir ki sıkıntıları dert edinmemek en iyi yoldur.
Rahat yüzü görmemek
[D] Hiçbir zaman rah edememek.
Rahmet okumak
[D] İyiliklerle anmak.
Ramak kalmak
[D] Olmasına az kalmak.
Ramazanda yalan söyleyenin yüzü bayramda kara olur
[A] Hayatta her zaman doğru olmalı doğru davranmalıdır. Yalan söylemek belki bir zaman için etrafımızdakileri kandırmamıza neden olur. Ama gelişen olaylar söylenen yalanı bir gün mutlak surette açığa çıkarır. Yalan söyleyen kişi de zor durumlara düşer.
Rast getirmek
[D] En uygun durumu sağlamak. İhtiyaç bulunan bir şeyi umulmadık bir zaman ve yerde bulmak.
Rayına oturmak
[D] İşin yoluna girmesi. Kendi kendine yürüyecek duruma gelmek.
Rençber kırk yılda, tüccar kırk günde
[A] Rençberin büyük bir emek harcayarak uzun yıllarda kazandığını, tüccar küçük bir ticaret oyunu ile kırk günde kazanır.
Renkten renge girmek
[D] Çok utanıp sıkılmak. Utandığı için yüzünün rengi değişikliğe uğramak.
Renk vermemek
[D] Düşünce ve duygularını saklamak, belli etmemek. Soğukkanlı hareket etmek.
Resmiyete dökmek
[D] Durumu ilgili devlet kuruluşuna götürmek.
Rest çekmek
[D] Kesin olarak olmaz demek. Olumsuz cevabı kesin bir dille en son söz olarak söylemek.
Rol oynamak
[D] Etkili olmak. İşin olmasına etki yapmak.
Rufailer karışmak
[D] Çok karışık olduğu için nasıl yapılacağını bilinemez, nasıl yapıldığını bilmek imkânsızdır.
Ruhu duymamak
[D] Yapılan işin hiç farkında olmamak, sezinlememek.