Orta malı
[D] Bütün herkesin faydalandığı şey. Kendini satan kadın, orospu.
Ortada fol yok yumurta yok
[D] Hiçbir şey yokken. Durduk yerde.
Ortadan söylemek
[D] Bir toplulukta kişi adını belirtmeden, o toplulukta bulunan bazı kimseleri hedef alan sözler söylemek, dokunacak sözler söylemek.
Ortak gemisi yürümez
[G.S] Ortak olan kimseler günün birinde mutlak bir anlaşmazlığa düşerler. Ondan sonra da karşı tarafa itimatsızlık başlar ve devam eder. En küçük olaylar kuşku ile karşılanır. Bu sebepten ortaklıklar kolay kolay devam ettirilemezler.
Ortak (kuma) gemisi yürümüş, elti gemisi yürümemiş
[A] Bir erkeğin, iki veya daha fazla hanımı varsa bunlar geçinebilirler. Kocaları tektir, tek kişinin sözünü dinlerler. İki erkek kardeşin karıları ise anlaşmakta zorluk çekerler, anlaşamazlar.
Ortalığa düşmek
[D] Ahlâksız duruma gelmek, namusunu kaybetmek. Sokağa düşmek.
Ortalığı birbirine katmak
[D] Toplumda bulunan insanları birbirine düşürmek, herkesi birbirinden kuşkulanır duruma getirmek. Kişileri birbirine düşman etmek.
Ortalık karışmak
[D] Toplumun içinde huzursuzluk başlamak. Karışıklık çıkmak.
Ortaya çıkmak
[D] İleri atılmak. Meydana çıkmak.
Ortaya düşmek
[D] Namusunu kaybetmek, satmak. Ahlâksız duruma gelmek. Sokağa düşmek.
Ortaya koymak
[D] Herkese göstermek. Herkesin görmesi için müsait duruma getirmek.
Osurukla boya boyanmaz
[A] Gerekli malzeme ve görgü, bilgi olmadan bir işi tam olarak görüp bitirmek imkânsızdır.
Ot, kökü üstünde biter
[A] Çocuklar ailelerinin ve eğitim gördükleri yerin genel tutumu doğrultusunda yetişirler, eğitilirler.
Otu çek köküne bak
[A] Bir kimsenin hakkında tam olarak bilgi sahibi olmak istenirse o kimsenin soyunu sopunu çok iyi incelemek gerekir.
Oturan aslandan gezen tilki yeğdir
[A] İnsanlar her zaman gayretli ve çalışkan olmalıdır. Ailesinin asaleti, babasının zenginliği, ona yardımcı olmayabilir. Ama çalışan, gayretli olan kişi her zaman başarılı ve mutlu olacaktır.
Oturduğu dalı kesmek
[D] Çıkarlarını sağladığı kaynağa zarar vermek.
Oyun bozanlık etmek
[D] Beraberce yapılmaya başlanan bir işde arkadaş veya arkadaşlarından ayrılmak, caymak. Onları yarı yolda bırakmak. İşi aksatmak, aksamasına neden olmak.
Oyun çıkarmak
[D] Başarılı bir yarışma çıkarmak. Oynanacak bir oyun bulmak.
Oyun etmek
[D] Kurnazlık yaparak aldatmak. Hile yaparak aldatmak.
Oyun oynamak
[D] Karşısındaki kimseyi aldatmak.