Minder çürütmek
[D] Bir iş yapmadan ve oturarak bütün vaktini bir yerde geçirmek. Oturarak yapılan işlerde (okumak, inceleme vb.) büyük zaman çalışmak.
Miskinler tekkesi
[D] Bir iş yapmadan tembel tembel oturan kimselerin toplu olarak bulunduğu yer.
Misafir kısmeti ile gelir
[A] Ev sahibi olarak misafir geldiği zaman sıkılıp üzülmemek gerekir. Misafiri eve gönderen Tanrı iradesidir. Bunun için Tanrı misafirin kısmetini de beraberinde gönderir. Misafir geldiği eve yük olmadığı gibi ferahlık da getirir. (Atalarımız şu söze inanırlardı. Misafir on kısmet ile gelir, birini yer dokuzu eve kalır.)
Misafir misafiri sevmez, ev sahibi ikisini de sevmez
[A] Misafir kendinden sonra gelen misafiri sevmez. Kendisine olan ilginin bir kısmını yeni misafir alır. Ayrıca ikramın da bir kısmı yeni misafire yapılır. İki misafirin çekişmeleri, ev sahibine verdikleri külfet sebebi ile ev sahibi ikisini de sevmez olur.
Misafir on kısmetle gelir, birini yer dokuzunu bırakır
[A] Ulusumuzun inanışına göre gelen misafir yük olmaz. Misafirin yediğinden kat kat fazlasını Allah ev sahibine verir, bağışlar.
Misafir umduğunu yemez, bulduğunu yer
[A] Misafir gittiği evin maddî gücünü düşünerek nasıl ağırlanması gerektiğini kendisi hayal edebilir. Ama bu tutum yanlıştır. Ev sahibi ne yaparsa, ne ikram ederse onunla yetinmek zorundadır.
Misafirin umduğu ev sahibine iki öğün olur
[A] Misafir, ev sahibinin kendisine çok şeyler ikram edeceğini umar. Ev sahibi ise bütçesini ayarlamak zorundadır. Bunun için çok defa misafirin umdukları gerçekleşmez.
Misafirlik üç gündür
[A] Misafirlik üç günden fazla sürmemelidir. Ağırlayan da bu külfetin üç gün sonra biteceğini bilerek elinden gelenin en çoğunu gösterir. Ancak bu süre üç günü geçerse ev sahibi zor durumda kalır. Hele misafirliğin ne zaman biteceği bilinmezse ev sahibi iyice zor duruma düşer ve misafirine ilgisi, sevgisi kalmaz. Çok samimi kimseler üç günden fazla misafir kalacaklarsa evin her türlü işine ve giderine dördüncü gün katılmaya başlamalıdırlar.
Misafirin akılsızı ev sahibini ağırlar
[A] Misafir gidilen yerde misafire yakışır davranışlarda bulunmak gereklidir. Aşırı hareketler, dalkavukluğa varan saygı gösterisi ev sahibini rahatsız eder, istediği şekilde hareket etmesini önler.
Muhabbet iki baştan olur
[D] Sevgi karşılıklı olmalıdır. Karşılıksız sevgi mutluluk ve huzur getirmez.
Mum dibine ışık vermez
[A] Bazı kimseler başkalarına karşı çok cömerttir. İyilik yaparlar, onların sıkıntılarını hafifletirler, iyilik meleği olarak anılırlar. Ancak bu kimseler yaptıkları iyilikleri kendi yakınlarına yapmazlar. Bu yaşantılarındaki ters tutumdur. Bilginin getirdiklerinden yararlanılır. Bunu öğrenenler yararlandığı hâlde bazen öğretenler yararlanmasını bilmezler.
Mum gibi olmak
[D] Yaramazken çok uslanmış duruma gelmek, inadından arınmış olmak.
Muradına ermek
[D] İstediğine, dileğine kavuşmak.
Murdar öldüğüne bakmaz, öd ağacından tabut ister
[D] Kendisinin kötü durumunu düşünmez, en lüks, en pahalı şeyleri ister.
Muşmula suratlı
[D] Çirkin. Yüzünde pek çok buruşuk ve kırışık olan kimse.
Mühür kimde ise Süleyman odur
[A] Bir konuda yetkili kimse onun sözü geçer, onun sözlerini dinlemek, uygulamak gerekir.
Mülahazat hanesini açık bırakmak
[D] Bir gidişi yakından izlemek, olayın gelişmesine göre sonuca varmak. Son sözünü söylememek.
Mürekkep yalamış
[D] Okuyup, yazmış. Eğitim görmüş.
Mürekkebi kurumamak
[D] Yazılı bir anlaşmanın üzerinden çok kısa bir zaman dahi geçmeden. Çok yeni.
Mürüvvete endaze olmaz
[A] Yardımseverliğin, iyiliğin, insanlığın, mertliğin ölçüsü olmaz. Elimizden geldiği kadar çok iyilik, mertlik ve yardım yapılmalıdır.