Kırdığı ceviz bini aştı
[D] Yaptığı kötü işler hiç durmadan artıyor, devamlı artıyor.
Kırk gün taban eti, bir gün av eti
[A] (Avcılar için lâtife olarak söylenen bir sözdür.) Avcılar, av vurabilmek için günlerce dolaşırlar genellikle de eli boş dönerler.
Kırk yıl günahkâr, bir yıl tövbekar
[G.S] Ömrü olumsuzluklar içinde geçiyor. Yaptığı işlerin faydalı bir tarafı yok.
Kırk yılda bir hırsızlığa çıktı, ay akşamdan doğdu
[Ö] Şansı kendisine hiç yardımcı olmaz. En ufak girişimi bile şanssızlık ile sonuçlanır.
Kırk yılın çingenesine maşa yapmasını öğretmek
[G.S] Kendi branşlarında uzun yıllar çalışmış usta olmuş kimseleri tenkit değil, hürmet etmek gerekir.
Kırk yılın çarşambası bir araya gelmek
[Ö] Pek çok sorunun bir araya gelmesi. Çözümü istenen pek çok problemin bir araya gelmesi.
Kırk yıllık Kani olur mu Yani
[A] Bütün ömrünü iyilikler yaparak geçirmiş çevresinde iyi insan olarak tanınan bir kimse, bu davranışını terk edip kötü bir kişiliğe bürünemez. Bunu istese bile yapması çok zordur.
Kırkbir kere Maşaallah
[D] Tanrı nazardan saklasın, esirgesin.
Kırkından sonra azanı teneşir paklar
[A] Yaşlandığı zamanlarda huy değiştiren ahlâkı bozulan kişileri doğru yola getirmek mümkün değildir. Yaptıkları ne kadar kötü olsa yine de yapmaya devam ederler. Etraflarına zararları ancak ölümleri ile son bulur.
Kısa günün kârı az olur
[A] Fazla para kazanamayan tüccarlar tarafından teselli sözü olarak kullanılır.
Kısmetinde ne varsa kaşığına o çıkar
[A] İnsanlar pek çok şeyi elde etmek için çalışırlar. Ama Tanrı neyi nasip etmiş ise o kadarına sahip olurlar.
Kıssadan hisse almak
[D] Anlatılan, dinlenen bir olaydan, hikâyeden kendi için ibret alınacak bir sonuç çıkarmak.
Kış güneşi gibi ayda bir doğar
[D] İyidir, yararlıdır ama, her zaman görüp yararlanmanız mümkün olmaz.
Kıtlıktan çıkmış gibi
[D] - cakmış gibi yemek.
Kız anasından görmeyince sofra kaldırmaz
[A] Çocukların yetişmesinde en önemli etken ailedir. Aile içinde uyum, sevgi varsa eğitim de kendiliğinden olur. İyi bir annenin kızı da annesinden gördüğü biçimde yetişir. O da ilerde iyi bir ev kadını olur. Her şey aileden görülen etkiler ile şekillenir ve gelişir.
Kız evi, naz evi
[A] Kızını evlendirecek aileler nazlı olur. Erkek tarafının rica etmesini, üstlerine düşmesini, ısrar etmesini ister. Yapılması gereken işleri ağırdan alır ki, oğlan evi acele etsin, kendilerine rica etsin.
Kız kendi havasına bırakılırsa ya davulcuya varır, ya zurnacıya
[A] Evlenme çağına gelmiş kızı istediği şekilde hareket etmesinde serbest bırakırsanız uygunsuz biriyle evlenebilir. Tecrübesi yoktur, dış görünüşe kanar. Bunun için evlenme çağına gelmiş kızlara büyükler önderlik edip doğru yolu göstermelidir. Gençler de büyükleri dinlemelidir.
Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla
[D] Sözümüzü duyabilen iki kişiden birine hitap edilirken, sözlerimizin diğerini etkilemesi için söylenir.
Kızını dövmeyen dizini döver
[A] Kız evlâdı evlenip başka bir eve gideceğinden iyi yetişmesinde fayda vardır. Kendi annesinin yanında iyi yetişmeyen, rahatına düşkün kız evlenince büyük zorluklarla karşılaşır bu da en çok kızın annesini ve babasını üzer.
Kim kazandı kim yedi
[D] Elde edilen imkânların kullanılması önemlidir. Bir kişi için yapılan hazırlıklar, kazanılan paralar o kişiye nasip olmaz da hiç akılda olmayan bir kimseye nasip olur, olabilir.