Kel başa şimşir tarak
[D] Maddî, manevî durumu elverişli olmadığı hâlde durumuna yakışmayacak şeyleri alan, pahalı şeyleri alan, uyumsuz tavırlar takınan kimseler için kullanılır.
Kel ilâç bilse kendi başına sürer
[A] Kendi problemini çözememiş kimsenin bir başkasında bulunan aynı problemleri çözmesi, sıkıntıları hafifletmesi hiçbir zaman düşünülemez.
Kel kâhya kesilmek
[D] Kendisinin elinden bir iş gelmediği hâlde etrafındakilere boyuna emirler verip, işler buyurmak.
Kelâm ile kemâli birleştirmek gerek
[G.S] Kişinin olgunluğu, değeri ağzından çıkan sözler ile orantılı olmalıdır. Olgun kimseler güzel sözler söylemelidir.
Kelle götürür gibi
[D] Çok büyük bir telâş ile. Büyük bir müjdeyi vermek ister gibi.
Kelle kulak yerinde
[D] iri yarı, sağlıklı, beden olarak dikkat çekiyor.
Kellesini koltuğuna almak
[D] Ölümü ve her türlü tehlikeyi göze almak.
Kem söz, kalp akçe sahibinindir
[A] Geçmeyen para ile hatır yapmayan kötü sözü kimse beğenmez, kabul etmez. Geçmeyen para, kötü söz döner sonunda sahibine gelir.
Kemer patlıcan gibi burun
[D] İri, toparlak, büyük bir burun.
Kenarda köşede
[D] Umulmayan yerlerde, dikkati çekmeyecek bir biçimde.
Kenarın dilberi nazik olsa da nazenin olamaz
[A] İçten gelen, doğuştan gelen bir kibarlığa, efendiliğe sahip olmayan kimseler, ne kadar özenip kibar görünmeye çalışsalar da yine de bir yerlerinden kaba tavırları belli olur, anlaşılır.
Kenarına bak bezini al, anasına bak kızını al
[A] İyi bir kumaş kenarının düzgünlüğünden ve sağlamlığından belli olur. İyi bir ev kadınının bütün özellikleri de kızında toplanacağından, iyi bir kız, annesinden belli olur. İyi bir annenin kızını, kenarı düzgün, sağlam bezi alanlar kazançlı olurlar.
Kendi başına
[D] Başkalarından yardım beklenen. Kimseden sorup soruşturmadan.
Kendi çalar, kendi oynar
[D] Kendi hâlinde olup, | neşelenmek. Yaptığı işde başkalarının dikkatini çektiği hâlde kimseyi işine karıştırmayıp, bildiğini okuyan kimseler için kullanılır.
Kendi düşen ağlamaz
[A] Zarara, bir kötü duruma kendi hatası nedeniyle düşen kimsenin, başkaları hakkında yanıp yakılmaya hakkı olmaması gerekir.
Kendi göbeğini kendisi keser
[D] Kendi işini başkalarından yardım almadan kendisi görür, bitirir.
Kendi gözündeki merteği görmez, elin gözündeki çöpü görür
[D] Kendisindeki büyük kusurları görmeyip başkalarının küçük kusurlarını söz konusu, dedikodu yapar, çekiştirir, kınar.
Kendi ipini kendisi çeker
[D] Yaptığı olumsuz davranışlarla kendi kendisini mahvetmek.
Kendi yağı ile kavrulmak
[D] Elinde olanla yetinmek. İhtiyaçlarını kendisi bulmak, karşılamak.
Kendi söyleyip kendi işitmek
[D] Söylediği anlaşılamamak, ilgi çekmemek. Söyledikleri, beklediği ilgiyi çekmediği için itibar görmemek. İlgilenilmemek.