Kusursuz dost arayan dostsuz kalır
[A] Dünyada kusursuz insan bulmak mümkün değildir. Her kişinin az veya çok kusuru vardır. Bunun içindir ki hiç kusursuz kimseyi dost diye arayan kimse böyle birini bulamayacağı için dostsuz kalacak demektir.
Kusursuz güzel olmaz
[A] Her güzel şeyin bir eksik tarafı vardır. Bu kişiye göre de değişir. Bunun için kusursuz bir güzellik aramak, bulmak mümkün değildir.
Kuş beyinli
[D] Aptal, akılsız.
Kuş gibi hafif
[D] Çok hafif.
Kuş kadar canı olmak
[D] Cılız, küçük, dayanıksız olmak.
Kuş mu konduracak
[D] Çok çok güzel bir şey mi yapacağı sanılıyor?
Kuş sütünden başka her şey olmak
[D] Her çeşit güzel ve pahalı yiyecek var.
Kuş sütü ile beslemek
[D] Çok değerli, az bulunur yiyeceklerle besleyip doyurmak. Çok iyi bakmak.
Kuş uçmaz, kervan geçmez
[D] Issız, kimsenin uğramadığı yer, yerler.
Kuşa benzemek
[D] Bir işe yaramaz hâle gelmek. Değersiz kullanılmaz hâle gelmek.
Kuyruğu dikmek
[D] Bulunduğu yerden koşarak uzaklaşmaya başlamak.
Kuyruğu kapana kısılmak
[D] Zor bir durum içine düşmek. Kolay kurtulunmayacak, zor bir durum içine düşmek.
Kuyruğu titretmek
[D] Ölmek.
Kuyruğuna basmak
[D] Durup dururken bir kimseyi tahrik edip ayaklandırmak, saldırmasını sağlamak.
Kuyruğuna teneke bağlamak
[D] Aşağı duruma getirilmiş bir kimseyi alay edilir bir biçimde işinden kovmak, aşağılamak. Çok alay edip zor duruma düşürmek.
Kuyruğunu kıstırmak
[D] Birini zor duruma düşürüp kıskıvrak yakalamak. Cevap veremez, itiraz edemez duruma düşürmek.
Kuyruk acısı
[D] Eskiden kalan öfke, hınç. Daha önce karşılaşılan bir kötü olayın etkisiyle duyulan kin, intikam duygusu, hınç.
Kuyruk sallamak
[D] Yaltaklanmak.
Kuyruklu yalan
[D] Büyük yalan. Çok süslü, abartmalı yalan.
Kuyusunu kazmak
[D] Felâketini hazırlamaya çalışmak. Felâkete düşmesi için düzen kurmak, tuzak hazırlamak.