Kötü kişi olmak
[D] Hâl ve tavırları ile bazı kimseleri kendine düşman etmek.
Kötü komşu insanı hacet sahibi yapar
[A] Komşular birbirine yardım etmelidir. Ama bazıları bunun farkında olmazlar. Komşusuna gerekli bir aleti sahip oldukları hâlde vermezler. O anda zor durumda kalan komşu o aleti elde etmeye gayret gösterir ve edinir. Hiç aklında yokken bu durum nedeniyle evine bir alet, hacet almış olur.
Kötü komşunun yedi mahalleye zararı vardır
[A] Komşular birbirine yardım etmelidir. Her komşu bunu diğerinden bekler. Kötü bir anında komşusunun kendisine yardım edeceğinden emindir. Kötü | durumla karşılaşıp da komşusunun hiç aldırmadığını görürse çok şaşırır ve üzülür. Ama komşusuna güvendiği için de zor duruma düşer. Aynı zaman] da o komşunun komşuluk bilmemesi bütün diğer komşuları da üzer herkes huzursuz olur. eklenen dostluklar mutsuzluklarla biter.
Kötü söyleme eşine, zehir katar aşına
[A] Dostumuz olan kimseler hakkında kötü konuşmamalıyız. Bu dostluğa yakışmaz. Dostumuz hakkındaki konuşmalarımız kendisi tarafından duyulursa o da bizim hakkımızda belki daha da kötü konuşur, bizi aşağılar. Bu da bizim için büyük bir kötülük olur.
Kötü söz ve kalp akçe sahibinindir
[A] Kötü söz ve geçmeyen para kimse tarafından kabul edilmez alınmaz. Bunların en sonunda ortaya atana geri döneceği doğaldır.
Kötü söz insanı dinden çıkarır
[A] Kötü sözler en uysal kimseyi bile sert, kötü yapar. Tatlı sözler ise en sert kimseleri bile uyuma, terbiyeye hürmete mecbur eder.
Kötülük eden kötülük bulur
[A] Yaşadığımız toplum bizim aynamız gibidir. Ona karşı nasıl davranırsak öyle cevap alırız. Etrafındakileri seven, onlar hakkında iyi şeyler düşünen kimselere etrafındakiler de sevgiyle karşılık verirler. Kötülük yapanlara ise iyilik yapmak çok az kimsenin aklına gelir.
Kötülük her kişinin, iyilik er kişinin kârıdır
[A] Kolay bir eylem olan kötülüğü her zaman her kimse yapabilir. Özveri, sabır, soyluluk isteyen iyiliği ise ancak mert, yiğit kimseler yapar.
Kucak açmak
[D] Bir kimseye, kendisini korumaya hazır olunduğunu göstermek. Sevgi göstererek karşılamak.
Kuduz gibi salmak
[D] Çok şiddetle saldırmak, hücum etmek, öfke ile saldırmak.
Kukla gibi oynatmak
[D] Bir kimseyi istekleri, kaprisleri doğrultusunda istediği gibi yönlendirmek, istediğini yaptırmak, kullanmak.
Kul azmayınca Hak yazmaz
[A] Kişi bulunduğu ortamda uyumlu yaşarsa Tanrı ona yardım eder, sabır verir. Böyle yapmaz da azar, kötülükler yapmaya başlarsa Tanrı hem günah yazar, hem de başına olmadık felâketler verir.
Kul hatasız olmaz
[A] Her kişinin kendine özgü bir kusuru vardır. Bu doğaldır. Kusurlar başkalarına ziyan verecek hâle gelmemelidir. Hiç kimse kusursuz değildir, olamaz.
Kul kurban
[D] Bir kimseye büyük bir sevgi ile bağlanmak, onun için her fedakârlığı yapmaya hazır olmak.
Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez
[A] İnsanlar çok j sıkıştıkları zaman bütün güçlerini ortaya koyarlar. Bu durumda Tanrı da onlara yardım eder ve sonuçta başarıya ulaşırlar.
Kul köle olmak
[D] Bir kimseye aşırı bir sevgi ile bağlanıp onun her isteğini yapmaya hazır olmak.
Kulağı delik
[D] Etrafında olup biteni çabucak haber alan.
Kulağı kirişte
[D] Söylenenleri işitmek için çok dikkatle takip eden.
Kulağına çalınmak
[D] Bir söz başkalarına söylenirken duymuş olmak.
Kulağına girmek
[D] Çok dikkatle dinleyip öğrenmek. Kendisine söyleneni çok dikkatle dinleyip öğrenmek.