Feneri nerede söndürdün
[D] Geç kaldın, geceyi nerede geçirdin?
Fermanlı deli
[D] Deli olduğu bütün kişilerce kabul edilen, dengesizliği etrafındakilerce de kabul edilmiş olan kimse, kimseler.
Feryat ile figanın göklere çıkması
[D] Bağırıp çağırmak, bütün etrafı rahatsız edecek kadar çokça bağırıp çağırmak.
Fes düştü kel açıldı
[D] Saklanan bütün yalan ve dolanlar meydana çıktı. Saklanmaya çalışılan bütün gizli tarafları belli oldu.
Fesat karıştırmak
[D] İnsanları birbirine düşman edecek işler yapmak, davranışlarda bulunmak. Karışıklık, kargaşa çıkarmak.
Fesat kumkuması
[D] Devamlı fesat çıkarmak. Etrafı karıştırmak.
Fıçı gibi
[D] Boyu çok kısa, kendisi çok şişman.
Fındık kurdu
[D] Kendisi ufak tefek, canlı ve şişmanca.
Fırıldak çevirmek
[D] Arzu ettiği işi dolambaçlı, hileli yollardan gerçekleştirmek. Dalavereli işler yapmak.
Fırıldak gibi dönmek
[D] Kendi çıkarı için her şekle, her kalıba girmek.
Fırsat kollamak
[D] Yapılmak istenen iş için uygun zaman kollamak, bu durumdan yararlanmak. Durumu beklemek.
Fırsatı ganimet bilmek
[D] Oluşan fırsatlardan yararlanmak. Çıkacak fırsatlardan hemen yararlanmak.
Fıstıkî makam
[D] Durumunu hiç bozmadan, ağır bir şekilde.
Fi tarihinde
[D] Çok eski zamanda. Belli olmayan bir zamanda.
Fidan boylu
[D] Zayıf ince, uzun boylu.
Fincancı katırlarını ürkütmek
[D] Kendisinden kötülük gelmesi beklenen birisinin hoşuna gitmeyecek davranışlarda bulunmak. Güçlü bir kişiyi kızdıracak şekilde hareket etmek.
Fink atmak
[D] Gönlünce gezmek, eğlenmek. Çok neşelenmek, hoplayıp zıplamak.
Firavun gibi sözünden dönmemek
[S.G] Söylediği sözün yanlış olduğunu bile bile doğru olduğu yolunda ısrar etmek. Gerekirse bu ısrarı kuvvet kullanarak sağlamak.
Fit vermek
[D] Bir kişiyi diğerine karşı kışkırtmak.
Fitil fitil burnundan gelmek
[D] Çok sıkıntı çekmek. Elde ettiği iyi ve güzel, yararlı bir şeyden sonra karşılaştığı kötü durumlar nedeniyle yaşadığı güzel olayların zehir olması, üzüntü verir duruma gelmesi.