Çabalama kaptan ben gidemem
[D] Hareket etmeyen araçlar, tembel kişiler için kullanılır. Ne kadar zorlanırsa zorlansın bu işi yapacak güçte değilim. Bu iş için yeteneğim yok.
Çabuk parlayan çabuk söner
[A] Lâyık olmadıkları hâlde yüksek makamlara getirilen kimseler bir anda dikkatleri kendi üstlerine çekerlerse de bu görev için yetenekleri olmadığı için kısa zamanda yeteneksizlikleri ortaya çıkar. Bu parlak devirleri çok kısa sürer.
Çağrılan yere erinme, çağrılmayan yere görünme
[A] İnsanlar davet edildikleri yere mutlak gitmelidirler. Çünkü davet eden tarafından istenmektedirler. Davet edilmedikleri yere de gitmemelidirler. Çağrılmayan yere gitmek, yüzsüzlük ve arsızlık j olur.
Çakalsız köy olmaz
[Ö] Toplumun her kesiminde j uygunsuz insanlar bulmak mümkündür. Serseri, yeteneksiz, kavgacı kimseler toplumun bütün kesimlerinde bulunabilirler.
Çakırkeyif
[D] Biraz sarhoş, hafif sarhoş, mest görünümlü.
Çala kalem yazmak
[D] Çok çabuk yazmak. Çokça yazmak.
Çalı çırpı
[D] Kuru ve ince dal parçaları. Çör çöp.
Çalı dibinde yuvası, böyle götürür havası
[Ö] Kendisi güç şartlarda olduğu hâlde neşesinden gösterişinden hiçbir şey kaybetmemiş olan. Etrafına caka satmak için durumuna bakmadan gösteriş yapan.
Çalıda gül bitmez, cahile söz yetmez
[A] Çalı bitkisi dikenli, zararlı bir bitkidir. Güzelliklerin simgesi olan gülün çalıda bitmesi düşünülemez, imkânsızdır. Cahil kişiye de sözün doğrusunu anlatmak mümkün değildir. Cahil olduğu için kendi bildiklerinin dışında da doğruların bulunduğunu kabul etmesi mümkün değildir.
Çalıkuşu gibi daldan dala konar
[D] Hiçbir konuda sebat etmeyen. Ele aldığı her işi yarım bırakan, sonunu getiremeyen kimse.
Çalımından geçilmemek
[D] Kendini büyük görmesinden, göstermesinden sıkıntı duyulmak, yanına varılamamak.
Çalışmak ibadetin yarısıdır
[A] Kişinin ailesini, bakmakla yükümlü olduğu kimseleri geçindirmek için çok çalışması gerekmektedir. İbadet kişiyi kötülüklerden sıyırır iyilik yolunda ilerletir. İyiliklerin en yücesi Tanrı yolunda çalışmak da kişiyi kötü duygulardan arındırır. İyilikler yapmasını, sevaplar kazanmasını sağlar. Bunun içindir ki çalışmak ibadetin yarısı kadar büyük değer taşır.
Çalma elin kapısını çalarlar kapını
[A] Kişi hayatında bilerek isteyerek kimseye kötülük yapmamalıdır. Böyle bir kötülüğü yaptığı takdirde günün birinde aynı kötülükler kendisine de yapılır.
Çalmadan oynamak
[D] Çok neşeli olmak, neşesini hareketleriyle belli etmek.
Çam devirmek
[D] Karşısındakini üzecek, kıracak bir söz söylemek, pot kırmak. Kişiye veya guruba uygun olmayan sözler sarf etmek.
Çam sakızı, çoban armağanı
[A] İmkânları fazla olmayan kimsenin verdiği hediye, armağan.
Çamur atmak
[D] Karşısındakini lekelemeye çalışmak. İftira etmek.
Çamura yatmak
[D] Daha önce yapmaya söz verdiği şeyleri birtakım bahaneler ileri sürerek yapmaktan vazgeçmek. (Söz argodur.)
Çanağa ne doğrarsan, kaşığına o çıkar
[A] Kişi geçmiş yıllarında ne kadar çalışmışsa ileriki yıllarda ; o kadar yararlanmak imkânını bulur. Hayatının geçmiş dönemlerinde iyilik yapan kimse ileride iyilik bulur.
Çanak tutmak
[D] Kendi arzulamak. Kendisine kötü şeyler yapılmasına yol açmak. Bahaneler icat etmek. Dilenmek.