Acısını çekmek
[D] Yanlış ve eksik bir işin meydana getirdiği üzüntü ve sıkıntı içinde olmak.
Akıl hocası
[D] Birine yapacağını söylemek yol göstermek işini üstlenen kimse. Başkalarına akıl veren, akıl vermekten hoşlanan kişi.
Bir söyle iki işit
[A] Kişi durmadan, düşünmeden konuştukça fazla hata yapar. Çok konuşmaktansa çok dinlemek iyidir. (Arsız, terbiyesiz kimseler için kullanılır. Her söze altta kalmamak için yanlış da olsa cevap vermeye çalışırlar.)
Gözde olmak
[D] Çok sevilip esirgenen kimse olmak. Bir kimsenin sevip koruduğu kadın olmak.
Havanda su dövmek
[D] Boş uğraşlarda bulunmak. Boşuna uğraşmak. Sonuç alamayacağını bildiği hâlde aynı işi yapmak. Boşa çalışmak.
İnsanın söylemezinden, suyun şarlamazından korkulur
[A] Sessiz akan suyun ne zaman zararlı olacağı belli olmaz. Sessiz sakin insanın da içinden ne düşündüğü, nelere karar aldığı hareket ve tavırlarından hiç belli olmaz. Sessiz, sakin diye tanımladığımız ve iç yüzünü bilmediğimiz kimseler günün birinde umulmayan davranışlarda bulunabilirler. Bu davranışlar çok etkili ve kötü de olabilir. Bu sebepten sessiz ve sakin olduğu için bu kimseden zarar gelmez, ona istediğimizi yapabiliriz diye düşünmek yanlıştır, hatalıdır.
Pabuç bırakmamak
[D] Hiçbir şeyden korkmamak, çekinmemek, yılmamak.
Soran yanılmamış
[A] Bir iş yapılırken insanın karşısına çeşitli engeller, zorluklar çıkabilir. Bu engellerin bir kısmı bilinmeyebilir. Bilmediklerimizi öğrenmek, bildiklerimizi daha iyi bilenden sorup öğrenmek işlerimizi daha çabuk bitirmemizi sağlayacaktır. Yanılmamız, yorulmamız azalacaktır.
Sulu sepken
[D] Yağmurla karışık yağan kar.
Yerle bir etmek
[D] Yok etmek. Yıkıp, yer seviyesine indirmek. (Taş taş üstünde bırakmamak.)