Gözleri fal taşı gibi açılmak
[D] Şaşkınlık ve hayretten gözleri dışarı fırlar duruma gelmek. Çok açılmak.
İki arada bir derede
[D] Şartlar ağır, hiç fırsat olmamakta. İki kişi veya iki olay arasında karar veremez durumda kalmak, bocalamak.
Kıç atmak
[D] Çifte atmak. Arka ayakları ile tekmelemek.
Kulaktan kulağa
[D] Birbirine gizlice söyleyerek. Bir kimse diğerinin kulağına söylemek yoluyla.
Kürkçünün kürkü, börkçünün börkü olmaz
[A] Başkalarına güzel şeyler yapan kimseler aynı şeyleri başkalarına yaptıkları güzellikte kendileri için yapmazlar, üşenirler savsaklarlar.
Öl dediğin yerde ölmek, kal dediğin yerde kalmak
[D] Buyruğundan, sözünden kesinlikle çıkmamak.
Sakaldan kesip bıyığa eklemek
[D] Ummadığı zamanda meydana çıkan bir eksikliği kendi imkânları ile karşılamaya çalışmak.
Şirazeden çıkmak
[D] Yapılan işin amacından ayrılıp başka bir yön almak. Düzeni bozulmak.
Tuz buz olmak
[D] Paramparça olmak. (Cam türü eşyalar için.) Kırılıp çok küçük parçalara ayrılmak.
Yiğitlik sende kalsın
[D] Karşındakine özverili davran, hoşgörü göster. Karşındaki bunu anlamasa bile böyle yap.