Bir yemem diyenden kork, bir oturmam diyenden
[A] Bir toplulukta «yemem» diyerek sofraya oturmaya nazlanan kimse, herkesten çok yer. Oturmam, «Şimdi kalkacağım,» diyen de herkesten çok oturur.
Ebe teknesinden beri su görmemiş
[S.G. Üstü başı çok pis ve kokuyor, uzun zamandan beri yıkanıp temizlenmemiş.
Ev sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi?
[Ö] Bu dünyada mal mülk para ve şan elde etmekle öğünen kimseler aldanmaktadırlar. Mezar taşlarına bakıldığında zenginlerin, ünlülerin, güzellerin bugün artık olmadığını görmek mümkündür. Bunun için malımız, paramız veya güzelliğimizle övünmek doğru değildir. Bunların hepsi geçicidir. Kalıcı olan yapılan iyilikler ve kazanılan kalplerdir.
Harman sonu dervişlerin
[A] Alçak gönüllü kimseler çıkar konusunda hemen kendilerini ortaya atmazlar. Herkes o şeyden bol bol yararlanır eğer arta kalırsa onlar da bir parçacık alırlar. Çünkü derviş demek hoşgörülü, efendi, dünyanın nimetlerine sırt çeviren kimse demektir.
Ne ekersen onu biçersin
[A] Kişiler hayatlarında, çevrelerine nasıl davranırlarsa, hangi tutum içinde olurlarsa öyle cevap alırlar. Yaşamı boyunca iyilik yapan bir kimse elbette ki iyilik bulacaktır. Tohumun iyisini eken, tarlasını iyi süren iyi ürün alacaktır.
Oyun çıkarmak
[D] Başarılı bir yarışma çıkarmak. Oynanacak bir oyun bulmak.
Para sızdırmak
[D] Para vermek istemeyen birinden, türlü yollar deneyerek para almak.
Rüzgâr esmeyince yaprak oynamaz
[A] Meydana gelmiş hiçbir olay sebepsiz değildir. Mutlak bir sebebi vardır. Görünmese de incelendiğinde ortaya çıkacaktır.
Uygun bulmak
[D] Düşüncelerine göre olduğu kanısına varmak.
Yazın gölge hoş, kışın çuval boş
[A] Yaz vakti güzelliklerden faydalanıp keyif edip çalışmayan kimse, kışın aç kalır, zor duruma düşer. Gençliğini eğlence içinde geçirip ihtiyarlığı için para ayırmayan kimse de ihtiyarlığında zor durumda kalır.