Acıyan çok, ama ekmek veren yok
[A] Zor durumdaki kişilere yardım etmeli onları bulundukları ortamdan, zorluklardan maddî ve manevî yardım ederek kurtarmalıdır. Sözle acıyorum demek bir fayda sağlamaz.
Cami kapısını bilmez, sofuluk taslar
[Ö] Bilmediği, hatta hiç görmediği konularda biliyormuş gibi görünüp cahilliğini belli etmek.
El ağzına bakan karısını tez boşar
[A] Kişi özel yaşamında kendi düşünceleri ile hareket etmelidir. Başkasının düşünce ve uyarıları ile hareket edenler mutluluklarını tez yitirirler. Başkalarının yönlendirmesi ile iş yapanların hiçbir konuda başarılı olmalarına imkân yoktur.
Eteği belinde
[D] Çok hamarat, çalışkan. Kıvrak. Her işi çabuk ve iyi yapan.
Herkesin uyduğu imama sen de uy
[G.S] Bütün toplumun doğru bilip peşinden gittiği insanların peşinden gitmek, onların yaptığı gibi yapmak, hata değildir. Öyle yapılmakta fayda vardır.
Leb demeden leblebiyi anlamak
[D] Bir kimse daha söze tam başlamadan ne demek istediğini anlamak. Anlayışlı, zeki olmak.
Oturan aslandan gezen tilki yeğdir
[A] İnsanlar her zaman gayretli ve çalışkan olmalıdır. Ailesinin asaleti, babasının zenginliği, ona yardımcı olmayabilir. Ama çalışan, gayretli olan kişi her zaman başarılı ve mutlu olacaktır.
Tuz ekmek hakkını bilmeyen kör olur
[A] En küçük iyiliğini gördüğü kimseye karşı bir kötülük yapanı Tanrı hiçbir zaman affetmez.
Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak
[D] Sıkıntılı, tehlikeli bir durumdan kurtulmaya çalışırken daha fazla sıkıntılı ve tehlikeli bir durumun içine düşmek.
Yukarıdan bakmak
[D] Karşısındakini küçük, kendini üstün görmek.