Bin bir ayak üstüne

[D] Büyük bir insan kalabalığı. Bütünü ayakta bulunan insan kalabalığı, topluluğu.

Bin dereden su getirmek

[D] Aldatabilmek için dolambaçlı sözler söylemek, böylesine çaba göstermek.

Bin dost az, bir düşman çok

[A] Dost kişinin iyiliğini ister, ne kadar çok olursa o kadar iyidir. Ancak dost kişinin iyiliğini istediği için eksikliklerine bakmaz. Oysaki bir düşman kişinin eksik, yarım ve hücum edilecek taraflarını arar. Bulduğu anda da hiç umulmayan bir şekilde ve zamanda hücum edip büyük zarar verebilir. Bunun içindir ki bir düşmanın varlığı tehlikelidir.

Bin işçi, bir başçı

[A] Bir işin başında o işi bilen, o işten anlayan bir yönetici bulunmazsa o iş başarılı olmaz, yürümez.

Bin nasihatten, bir musibet yeğdir

[A] Kişiyi her zaman nasihat ile doğru yola getirmek mümkün değildir. Sözler kişilerin üzerinde fazlaca ve istenildiği gibi tesir etmez. Kişi bunları dinlemektense yanlış yolunda devam eder. Ancak devam ettiği yolda başına bir felâket gelirse o zaman yanlış yolda olduğunu çok çabuk anlar. Pek çok nasihatin yerine getiremediği olayı bir felâket sağlar.

Bin tasa bir borç ödemez

[A] Kişi problemlerini üzülerek, sıkılarak ortadan kaldıramaz. Derdi sıkıntısı ne ise o konuda çalışmalı, gayret gösterilmelidir ki kişi dertlerinden, sıkıntılarından, borçlarından kurtulabilsin.

Binin yarısı beş yüz, o da bizde yok

[D] Bir konu etrafında çok ve uzun boylu düşünmeye gerek yoktur. Gerektiği kadar düşünüp karar verip uygulamalıdır. (Genelde şaka için söylenir.)

Bir acı kahvenin bin yıl hatırı vardır

[A] En küçük iyilikler bile unutulmamalı günü geldiğinde yapana veya başkasına iyilikle cevap vermelidir. Böyle yapılırsa iyilik edenler çoğalır, insanlar arası yakınlaşma ve huzur artar.

Bir ağaçta gül de biter diken de

[A] Bir aileden iyi kimseler de çıkar, ailenin şanına uygun olmayan hareket edenler de çıkar. İyi olmayan kimseler de çıkabilir.

Bir alan pişman, bir almayan

[D] Çok gösterişli şeyler için kullanılır. O kadar albenisi var ki insan hemen almak ihtiyacını duyuyor. Ama alınca da öyle yararlı işe yarar bir şey olmadığı hemen anlaşılıyor.

Bir ayağı çukurda olmak

[D] Yaşlı, ölümü yakın olmak.

Bir ayak üstünde bin yalan söylemek

[D] Çok kısa zamanda, fazla uzatılmayan konuşma sırasında çok yalan söylemek, gerçek olmayan sözler söylemek.

Bir baba dokuz evlât besler, dokuz evlât bir babayı besleyemez

[A] Babalar ne kadar çok evlâtları olsa onlara bakıp besler, büyütürler. Ama evlâtlar büyüyüp para kazanmaya başlayınca ihtiyar babalarını birbirlerine devrederler, baba da açıkta bakımsız kalır çok defa.

Bir bardak su içmek kadar kolay

[S.G] Çok kolay. Herkesin yapacağı kadar kolay.

Bir bardak suda fırtına koparmak

[D] Önemsiz bir konuyu gereğinden fazla büyüterek problem hâline getirmek. Küçük bir olayı, sorunu gürültü yaparak büyük bir olay hâline getirmek.

Bit yeniği

[D] İyi sağlam görünmesine karşılık bir işte hileli, uygunsuz tarafın olması.

Bir çiçekle yaz olmaz

[A] Küçük bir güzellikle büyük bir sonuca erişilmez. Çalışmalarımızda takip ettiğimiz yol iyi sonuçlar verse de daha iyisini yapabilecek yöntemleri denemekte yarar vardır. Çünkü iyi sandığımız ve bizi mutlu eden yoldan daha gelişmiş yol ve yöntemler vardır. Bunları bilmek, aramak, bulmak yararlıdır.

Bir çöplükte iki horoz ötmez

[D] Bir toplumun yönetiminde iki lider olmaz. İki liderle yönetilen toplumlarda anlaşmazlık çokça olur. Topluluk da ileriye giden bir toplum olmaktan çıkar, huzursuz bir toplum hâline gelir.

Bir çuval inciri berbat etmek

[D] İyi giden bir işi daha iyi yapacağım derken daha kötü hâle getirmek, bozmak.

Bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış

[A] Bazı kişiler kimi vakit öyle münasebetsiz işler yaparlar ki, kırk akıllı bir araya gelse, düşünse, üzerinde çalışsa bu işi düzeltemez.
Sitesi.WEB.TR © 2010 - 2021
Toplam 13 sayfadan 7. sayfadasınız, sayfaya git: Önceki, 5, 6, 7, 8, 9, Sonraki